Adaleti tesis etmenin temel şartı Hakkı üstün tutan bir zihniyete sahip olmaktır. Kuvveti üstün tutan zihniyetler adalet tesis edemezler .

MİLLİ GÖRÜŞ41 Ara

2 Eylül 2011 Cuma

NEDEN MİLLİ GÖRÜŞ?

Hedefimiz;




"Yaşanabilir Bir Türkiye"





"Yeniden Büyük Türkiye"





"Yeni Bir Dünya" dır.





Adalete dayalı bir dünya...





Bizler ülkemizde görünürde atılan bir takım adımların ve gelişmelerin

arka planında ülkemizin ve içinde yaşadığımız bölgenin çok ciddi

problemlerle karşı karşıya bulunduğunu ve dünyanın adım adım bir kaosa

sürüklendiğini görüyoruz.





Bazı kapıların aralanmasına imkan verilirken, karşılığında üstesinden

gelinmesi mümkün olmayan taahhütlerin altına girildiğinden

endişeliyiz.





Başörtüsü problemi çözülürken, ahlaki dejenerasyonun derinleştiğine,

aile yapımızın çökertildiğine şahit oluyoruz.





Sanal alemde bir takım müspet ekonomik göstergelerin arka planında

gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderek arttığına, ülkemizi

güçlendirecek köklü ve büyük yatırımların yapılmadığına, stratejik

tesislerin tamamına yakınının yabancılara satıldığına, bankacılık ve

sigorta sektöründe yabancı sermaye payının hakim hale geldiğine, tarım

ve hayvancılığın can çekiştiğine şahit oluyoruz.





Bütün bu gelişmelerin bir kriz anında neye mal olacağının hiç

düşünülmediğine, üst perdeden verilen beyanatlarla her şeyin tersyüz

edilerek kamuoyunun aldatıldığını görüyoruz. Bütün bunlara ilaveten,

medya organlarının hızla tekelleşmesi, hatta yabancılaşması

neticesinde, halkımızın doğru bilgi edinme imkanının nasıl

kısıtlandığını engellendiğini görüyor ve halkımızı uyandırmak için çok

hızlı hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz.





Bizler biliyoruz ki, burada zikrettiğimiz ve etmediğimiz bütün

problemlerin üstesinden gelmek Milli Görüş'ün iktidar olmasıyla

mümkündür.





Milli Görüş'ün tek partisi vardır o da Saadet Partisidir.





Saadet Partisi'nin dışındaki partiler az veya çok birbirlerine

benzerler. Hepsi batı taklitçisidir, kapitalist veya sosyalist

zihniyetlere benzer politikalar izlerler. Aralarındaki farklar

sun'idir.





Bunlara ekonomi nasıl düzelir diye bir soru yönelttiğinizde, her biri

faiz oranlarını nasıl arttırıp azaltacaklarını, hangi vergileri

kaldırıp hangileri artıracaklarını veya ihdas edeceklerini, borçlanma

politikalarını tartışırlar.





Siz bunlardan "Kendi gücüyle kalkınma", 'Ekonomik bağımsızlık",

Türkiye'mizi gerçek manada kalkındıracak veya güçlendirecek ileri

teknoloji yatırımlarını, "Denk Bütçe"yi, "Gelir Dağılımında adaleti",

asgari ücretin ve taban fiyatlarının belli bir seviyeye nasıl

getirileceğini, faizsiz ve sömürüye açık olmayan bir ekonomik sistemi

hiç mi hiç duymazsınız.





Üstelik, bunlardan bahsedenleri hayalcilikle itham ederler. Zahmet

edip son 35 yıllık geçmişimizi hiç araştırmazlar.





Onlar 1970'lerdeki MSP koalisyonları zamanında yapılan "Ağır, yaygın

ve süratli kalkınma" hamlelerini, "tarımdaki müthiş sıçramayı", Kıbrıs

zaferinin ardından uygulanan ambargoya rağmen nasıl yürütüldüğünü

hatırlamak veya araştırmak istemezler. Yine onlar 1996-97 Refahyol

hükümetinin "Havuz sistemi" ile borçlanmayı durdurarak enflasyonu çok

kısa bir zamanda nasıl düşürdüğünü, memur maaşlarını 6 ayda yüzde 130,

Bağkur emeklilerinin maaşlarını ise yüzde 1000 artırırken, pancara,

buğdaya, fındığa verdiği yüksek taban fiyatlarıyla çiftçiye sahip

çıkarken nasıl denk bütçe yapılabildiğini hiç mi hiç öğrenmek

istemezler.





Adalete dayalı yeni bir dünya düzeninin kurulabilmesi için, o bir

yıllık sürede D-8'lerin nasıl kurulabildiğini düşünmek bile

istemezler.











Biraz önce de ifade ettiğim gibi, bizler elbette, atılan bir takım

müspet adımları yok sayamayız. Ancak bu adımların dertlerimizi kökten

çözmeye yeterli olmadığını; hatta arka planda dertlerimizin

derinleştiğini görüyoruz.





Son 8-9 yılda Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de işlenen insanlık

suçlarına nasıl seyirci kalındığını, hatta nasıl desteklendiğini

görüyoruz.





Bir taraftan, "one minute" denilirken, öte yandan aynı İsrail'le

ekonomik münasebetlerin nasıl geliştirildiğine şahit oluyoruz.





AB, Türkiye'ye karşı olumsuz tavrını sürdürürken, Türkiye'nin bu

bağları güçlendirmek için sürekli tavizler verdiğine şahit oluyor,

fakat D-8'lerin canlandırılmasının sözünün bile edilmediğini

görüyoruz.





Bu misalleri daha fazla uzatmak istemiyorum.

Biliyoruz ki, başta ırkçı emperyalistler olmak üzere, dış güçler

Türkiye'nin güçlü ve tam bağımsız bir ülke olmasını istemiyorlar.

Bunun için her yola başvurmaktan çekinmiyorlar.





Asırlardır geliştirdikleri sofistike usullerle, yeri geldiğinde,

hasımlarını bile kendi emellerine alet edebiliyorlar.





Bu sebeple bizler uyanık olmak, bizi asırlarca üstün kılan temel

değerlerimize sarılmak mecburiyetindeyiz.





İşte biz bu temel değerlerin bütününe Milli Görüş diyoruz. Bunun için

Milli Görüş'e ihtiyaç olduğuna inanıyoruz.

Bir defa daha belirtmek istiyorum ki, Milli Görüş'ün tek temsilcisi

Saadet Partisi'dir.



''Türkiye'nin sanayileşmesi davası ana davamızdır. Milli,güçlü,süratli ve yaygın kalkınma mutlaka gerçekleştirilecektir. Bu hamlemizi hiç bir bahane,hiçbir zihniyet,hiç bir tutum engelliyemiyecek ve geciktiremiyecektir.Milletimiz bu hamleyi istemektedir ve yapacak imkanlara sahiptir. Milletimizin bu arzusunu yerine getireceğiz. Yeniden Büyük Türkiye idali mutlaka gerçekleştirilecektir,İnşallah!'' ''Türkiye'de fabrikaların yalnız iki-üç ilde toplanmış olması doğru değildir.Biz bu dengesizlikleri gidermeyi vazife biliyoruz. Yurdumuzu bütünüyle kalkındırmak hedefimizdir. Bunun için biz ''HER İLE FABRİKA KURACAĞIZ.'' Uçağımızı,tankımızı kendimiz yapacağız.Milli Harp Sanayimizi kurmakta kararlıyız.'' ''Hedefimize sadece fabrikalar açmak, Tesisleri kurmaktan ibaret değil, Fabrikaları kurabilen EN İLERİ TEKNOLOJİYİ bilen, takip eden ve daha da geliştirebilen MÜHENDİSLİK BÜROLARINA-TEKNİK ERKAN'I HARBİYEYE -MÜHENDİS-TEKNİSYEN ve SANAATKAR KADROLARINA SAHİP OLMAK ta ANA HEDEFİMİZDİR.'' ''Türkiye sadece KENDİ TESİSLERİNİ KENDİSİ KURAN bir ülke olmakla iktifa etmeyecek, dış ülkelere, KARDEŞ MÜSLÜMAN ÜLKELERE'de FABRİKA KURAN bir ülke haline gelecektir.'' ''BU KALKINMAMIZ MÜSTEMLEKE TİPİ KALKINMA DEĞİL, LİDER ÜLKE TÜRKİYE KALKINMASIDIR.'' 


Prof.Dr.Necmeddin ERBAKAN Refah Partisi Genel Başkanı








Hiç yorum yok:

Adaleti tesis etmenin temel şartı Hakkı üstün tutan bir zihniyete sahip olmaktır. Kuvveti üstün tutan zihniyetler adalet tesis edemezler . TBMM Meclis Kürsüsü Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN
TV5HABER