Adaleti tesis etmenin temel şartı Hakkı üstün tutan bir zihniyete sahip olmaktır. Kuvveti üstün tutan zihniyetler adalet tesis edemezler .

MİLLİ GÖRÜŞ41 Ara

7 Eylül 2011 Çarşamba

Meşrutiyet'le ne oldu?





Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalanmaya götüren uygulamaların biridir Meşrutiyet'in ilanı. Bu ayki sayfamızda gelişimini anlatmaya çalıştığımız Meşrutiyetin ilanındaki aktörler ise zaman içinde ülkeden sürgün edilmiş, o iyi bildikleri Batılılar tarafından aşağılanarak son günlerini sefalet içinde geçirmişlerdir. Bugün de batı taklitçiliğinde sınır tanımayan, fildişi kulelerde yaşayarak ahkam kesmeye kalkanların bakması gereken en iyi adrestir tarih sayfaları.     

Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalanmaya götüren uygulamaların biridir Meşrutiyet'in ilanı. Bu ayki sayfamızda gelişimini anlatmaya çalıştığımız Meşrutiyetin ilanındaki aktörler ise zaman içinde ülkeden sürgün edilmiş, o iyi bildikleri Batılılar tarafından aşağılanarak son günlerini sefalet içinde geçirmişlerdir. Bugün de batı taklitçiliğinde sınır tanımayan, fildişi kulelerde yaşayarak ahkam kesmeye kalkanların bakması gereken en iyi adrestir tarih sayfaları.     

Midhad Paşa öteden beri Meşrutiyetin taraftarı idi. Lakin ismini ve bazı kitaplarda medhidini işitmekle hasıl olmuş bir taraftarlık. Midhad Paşa, Meşrutiyet'in Avrupa'ya te'min etmiş olduğu faydaları yalnız görüş, fakat o ümranın diğer saik ve sebeplerini tetkik etmemişti. Sulfato (kinin), her hastalığa, her bünyeye yaramadığı gibi; usul-i meşrutiyetin de her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim; şimdi ise muzır olduğuna kaniim." (Sultan ikinci Abdülhamid Han)

Avrupa devletleriyle yapılan antlaşmaların ortaya çıkardığı ekonomik sıkıntılar Osmanlı'nın büyük sıkıntılar yaşamasına sebep oldu. Özellikle 1789 yılındaki Fransız Devrimi'nin etkileriyle ortaya çıkan özgürlükçülük ve ulusçuluk akımları sıkıntının daha da büyük bir şekilde hissedilmesine yol açtı. 17. yüzyıldan itibaren kaybedilen topraklar ve imzalanan ticaret anlaşmaları sebebiyle ülkeye giren mallardan düşük gümrük vergileri alınıyordu. Bu hem devletin gelirlerini azaltmış hem de yerli sanayinin gerilemesine yol açmıştı.

Balkanlar'da bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıktı. Balkanlar'da ve Ortadoğu'da çıkar çatışmaları içindeki Avrupa devletleri ile Çarlık Rusyası da zaman zaman bu hareketleri desteklediler. Osmanlı sınırları içindeki Müslüman olmayan halkların durumlarının düzeltilmesi gerekçesiyle Osmanlı Devleti'ni reformlar yapmaya zorladılar. 1839'daki Tanzimat Fermanı ile 1856'daki Islahat Fermanı'nın ilanları bu tür koşullarda gerçekleşti.

Midhat Paşa ve arkadaşlarının ayak oyunları

1860'larda Yeni Osmanlılar isimli bir oluşum ortaya çıktı. Namık Kemal ve Ziya Paşa etrafında toplanan bir kaç kişi, Avrupa ülkelerindeki anayasal monarşilerden etkilenerek Osmanlı Devleti'nin meşrutiyetle yönetilmesi gerektiğini savundular. Osmanlı Devleti, 1850'lerden itibaren dış borç almaya başlamış 1870'lere gelindiğinde devlet hem ekonomik hem de siyasal bunalıma sürüklenmişti. Bu bunalım sırasında Midhat Paşa ve arkadaşları 30 Mayıs 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine Beşinci Murat'ı geçirmek istediler. Ancak V. Murat reform isteyen bu kişilerin isteklerine cevap verebilecek kadar ruh sağlığı yerinde olmayan biriydi. Tahttan indirilerek yerine Sultan İkinci Abdülhamid Han geçirildi.

Meclisin ilk işi Rusya'ya savaş ilanı

Abdülhamid tahta çıktığında Balkanlar'da ayaklanmalar başlamış, Çarlık Rusya'sı Osmanlılara bir ültimatom vermişti. Büyük Avrupa devletlerinin İstanbul'da toplanılan bir konferansta Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı Devletinden reformlar yapmasını istedikleri sırada, II. Abdülhamit siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi'yi (anayasa) ilan etti. Böylece meşruti yönetime geçilmiş oldu.

1876 Anayasası olarak da bilinen Kanun-i Esasi, aslında padişahın egemenlik haklarına bir kısıtlama getirmiyordu. Yürütme yetkisini tümüyle elinde tutan padişah, sadrazam ve vekilleri (bakanları) istediği gibi atayıp görevden alabiliyordu. Meclisin vekiller üzerinde denetim yetkisi yoktu. Padişah, istediğinde meclisi kapatma ve yeniden seçimlere götürme yetkisine de sahipti. Ayrıca padişah, "kamu yararı için" gerekli gördüğü kişileri sürgüne gönderebilirdi.

Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu. Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu. İki meclisin oluşturduğu parlamento Meclis-i Umumi (Genel Meclis) olarak adlandırılmıştı. Âyan Meclisi'nin başkan ve üyeleri doğrudan padişah tarafından atanıyordu. Anayasaya göre Genel Meclis padişahın buyruğuyla Kasımda açılıyor, Mart başında çalışmalarını tamamlıyordu....

II. Abdülhamid iç ve dış baskılar yüzünden meşrutiyeti ilan etmiş ve Midhat Paşa'yı sadrazam yapmıştı.

Gayrimüslimlerin de yer aldığı Meclis-i Mebusan'ın ilk işi Rusya'ya harp ilanı oldu. 93 harbi diye tarihe geçen bu savaş, Osmanlı Devleti için tam bir felaketti. Ruslar İstanbul önlerine kadar geldi. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristan'dan İstanbul'a hicret etti. Mütareke isteyen Sultan Abdülhamid, ilk iş olarak devleti parçalanma ve yok olma yoluna doğru götüren Meclis-i Mebusan'ı kapattı ve devlet idaresini eline aldı. Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli, Kars, Ardahan ve Batum'u kaybediyordu. Ancak İngiltere ile anlaşan Abdülhamid Han, Kıbrıs'ı geçici bir süre için kiralayarak yeniden topladığı Berlin Konferansı'nda kaybedilen toprakların bir kısmına sahip oldu.

Sadrazamın ilk işi patrik ziyaretleri

Kanuni Esasinin ilanını Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar sevinçle karşıladı. Midhat Paşa, Ermeni ve Patrikleri ziyaret ederek onlardan destek istedi. Böylece Osmanlı tarihinde ilk defa bir Sadrazam, Ermeni ve Rum patriklerini ziyaret ediyordu.

"Usul-i meşrutiyetin her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim..."

Batı'ya şirin gözükmek ve makam kaygısı içindeki bir kaç kendini bilmezin icadı olmuştur. 1876 Kanun-i Esasi'si (Anayasa) çalışmalarını Server Paşa başkanlığındaki bir heyet yürütmüştür. Server Paşa önceki sultan Abdülaziz devrinde çeşitli nazırlıklarda ve elçiliklerde bulunmuş bir devlet adımıdır. Heyet ise, 10 tane ilim adamı, 16 mülkiye memuru ve 2 subaydan müteşekkildir. Heyette ayrıca 3 tane de Hıristiyan müsteşar bulunmaktadır.

Üç taslak hazırlatıldı

O günlerde biri Midhad Paşa'ya, ikincisi Mabeyn Başkatibi Said Paşa'ya, üçüncüsü de bakanlar kuruluna aid olmak üzere 3 tane taslak hazırlatılmıştır. Uzun müzarekereler ve yapılan birkaç değişiklikle Midhad Paşa'nın hazırladığı taslak benimsenmiş bunun neden böyle olduğu ise 1960 yılında yayınlanan "Abdülhamid'in Hatıra Defteri" isimli kitapta şöyle açıklanmıştır:

"Filvaki o (Midhad Paşa) ötedenberi Meşrutiyetin taraftarı idi. Lakin ismini ve bazı kitaplarda medhidini işitmekle hasıl olmuş bir taraftarlık. Midhad Paşa, Meşrutiyet'in Avrupa'ya te'min etmiş olduğu faydaları yalnız görüş, fakat o ümranın diğer saik ve sebeplerini tetkik etmemişti. Sulfato (kinin), her hastalığa, her bünyeye yaramadığı gibi; usul-i meşrutiyetin de her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim; şimdi ise muzır olduğuna kaniim.

Midhat Paşa, Kanun-u Esasi'nin behemehal ilan olunmasını teklif ettiği zaman, hiçbir  devletin Kanun-u Esasi'sini tetkik etmemiş ve bu babda esaslı bir fikir edinememişti. Rehberi, Odyan Efendi idi. Odyan Efendi ise, o zaman bile bizde en mümtaz hukukşinas değildi. Hele memleketi hiç bilmezdi.

II. Abdülhamid Han'ın "Madem ki millet, kendi mukadderatını bir de kendisi idare etmek tecrümesinde bulunmak istiyor, milletin istediği olsun dedim ve eldeki layihalar arasında Mithat Paşa'nın küçük bir düzeltme ile onaylayarak bilinen Hatt-ı Hümayunu çıkardım. Mithat Paşa'nm layihasını öncelikle kabul etmek zorundaydım. Çünkü Mithat adının ebced hesabıyla "Deva-i Devlet" olduğunu keşf ve ilan etmiş olan hasta bir halka, yine onun hazırladığı devayı vermek zorundaydım...Başka türlü susturamazdım." sözleriyle ilan edildi birinci meşrutiyet.

Kronoloji

1  Aralık 1950 Türk Askeri Kore'de Kunuri Zaferini kazandı.

2  Aralık 1888  Namık Kemal öldü.

2 Aralık 1974  Mars'a ilk araç indi.

3  Aralık  1934  Kıyafet Kanunu kabul edildi.

3  Aralık 1950 BM  Kuvvetleri  Kore'den çekilmeye başladı.

3 Aralık 1967 Hasan Basri Çantay vefat etti.

3  Aralık 1971 Pakistan-Hindistan Savaşı

4  Aralık 1934  İnönü, Churchill ve Roosevelt'in Kahire Konferansı yapıldı.

5 Aralık 1755  Nûruosmâniye Camii ibadete açıldı.

5 Aralık 1934 Türk  Kadınına seçme ve seçilme hakkı tanındı.

6 Aralık 1474 Ali Kuşçu vefat etti.

6 Aralık 1525 Fransa kralı, Kanûni'den yardım istedi.

7  Aralık 19412.  Dünya  Savaşı'nda  Japonlar, Pearl  Harbour'a baskın yaptı.

8 Aralık 1941 Amerika, Japonya'ya savaş ilan etti.

9  Aralık 1917 Kudüs, elimizden çıktı.

10 Aralık 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yayınlandı.

10 Aralık 1923  Türkiye  Cumhuriyeti  İle Arnavutluk Hükümeti arasında  Ankara'da  "Dostluk  Antlaşması"  imzalandı.

11 Aralık 1962 MGK Genel Sekreterliği kuruldu.

11 Aralık 1993 Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği İdare Ataşesi Çağlar Yücel,  arabasında  uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

11 Aralık 1994 Ruslar Çeçenistan'ı işgal etti.

12 Aralık 2000 Etiyopya ile Eritre arasında 2 yıl süren savaşa son veren barış anlaşması Cezayir'de imzalandı.

13 Aralık 1995 Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne katıldı.

14 Aralık 1995 Bosna Barış Anlaşması imzalandı.

16 Aralık 1925 BM, Musul'u Irak'a verdi.

17 Aralık  1273 Mevlânâ vefat etti.

17 Aralık 1941 Türkiye'de ekmek karne ile verilmeye başladı.

18 Aralık 1111 İmâm-ı Gazali vefat etti.

20 Aralık 820 İmam-ı Şâfi vefat etti.

21 Aralık 1972 Doğu  Berlin'de Doğu Almanya ve Batı Almanya arasında "Temel Anlaşma" imzalandı.

21 Aralık  1989 ABD, Panama'yı işgal etti.

23 Aralık 1876 I. Meşrutiyet ilan edildi.

25 Aralık 1991 SSCB dağıldı.

25 Aralık 1973 Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü öldü.

26 Aralık 1979 Ruslar, Afganistan'ı işgal etti.

26 Aralık 1925 Uluslararası takvim ve saat kabul edildi.

27 Aralık 1936 İstiklal  Marşı  Şairi  Mehmet  Akif  Ersoy vefat etti.

27 Aralık 1939 Erzincan'da deprem

30 Aralık 1517  Yavuz Sultan Selim Kudüs'ü feth etti.


MİLLİ GAZETE

4 Eylül 2011 Pazar

Milli Görüş Sempozyumu Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN


2009 Milli Görüş Sempozyumu Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN  10.11.2009

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
54. T.C. Hükümeti Başbakanı
Milli Görüş Lideri


40 yıldır camiamız büyük hizmetler yaptı.



Heyecana, aşka ve azme ihtiyacımız var. Heyecanı artırmak, azmi ve aşkı kuvvetlendirmek için maksadımız herhangi bir anma değil, gönül eğlendirmek değil tam tersi aşkımızı azmimizi bilemektir. Cenab-ı Allah’ın en büyük nimeti imandan sonra akıldır. Düşünce nimeti en kıymetli nimettir. Fikri çalışmalar bedeni çalışmalar kadar onlardan daha mühim ve önemlidir. En önemli çalışmamızı yapıyoruz.



Milli Görüş ilmi esasları altında toplantının asıl maksadı davamızın Hak olmasıdır. Türkiye ve dünyanın kurtuluşunun tek çaresidir. Bunların gerçek olması yetmiyor. 75 milyon insana anlatmamız gerekiyor. Milli Görüş’ten farklı kimseler bunu çözemez



Bizim metodumuz iddia metodu değildir, ikna ve ispat metodudur.

Türkiye’de 60 parti var 59 u taklitçidir, işbirlikçidir, siyonizme hizmet etmektedir. Hiçbirisi Türkiye’nin meselesini çözemez. Bu gerçeğin ta kendisidir. 40 senedir bu partiler yan yana, üst üste iktidara geldiler ne yaptılar? Türkiye’nin temel meselesini çözmediler. Bugünkü AKP başta olmak üzere Siyonizme hizmetten başka fonksiyonları olmadı.. Kurtuluş ancak Milli Görüştedir.



Milli görüş nedir?

1-      Milli Görüş demek Malazgirt demektir, Galiçya, Çanakkaledir,  Kıbrıs, Ulubatlı Hasan’dır, Fatih Sultan Mehmet’tir, Hasan Basri Çantay’dır, Mehmet Akif’tir.

2-      Milli görüş milletimizin dört şeyi; inancı, tarihi, kimliği ve kendisidir.

3-      İstiklal harbini yapan bir görüştür.

4-      Milli görüş Sultan Fatih’in, Alpaslan’ın görüşüdür. Bu görüş ne solcudur, ne sağcı, ne liberaldir. Bu tarihi şahsiyetler Milli Görüşçüydü.



Milli Görüş hareketi nedir? Avrupa taklidi ortanın solu-sağına takıldı. Avrupa’nın aklına takıldı. 20 sene millet buna tahammül etti ve 69 da millet patladı.



10 şubat 1970 tarihinde Necip Fazıl Kısakürek “bugüne kadar çok partiler kuruldu millete hor baktılar şimdi millet kendini savunma hakkını kullanıyor.’ Hayır üstün olan biziz sizin dediğiniz gibi değil, ecdadımızı örnek almalıyız.  Eşref edip bey Milli Nizam Partisi açılışında “bugün artık ölebilirim diyordu. Ben 40 yıldır bu milletin kendi halkını savundum. Bugün Millet kendi partisini kurmuştur ve kendi aslına dönmüştür” diyordu. Bu hareket yeni bir dünyanın kurtuluşu olayıdır.



Milli Görüş kimyası 3 hamurdan oluşur; maneviyatçı, hakkı üstün tutmak ve nefis terbiyesini esas almaktır.



Bir insanda Milli Görüş gömleği olursa Cenab-ı Hak o insana üç fiziki  nimeti nasip eder

1-      Hidayet

2-      Feraset

3-      Dirayet



Bütün bunlar Milli Görüş’ün yeni bir dünya kurma hamlesidir, kolay değildir. 5 parti kurmaya mecbur kalmışızdır.



İzmir’de 1979 da Milli Nizamla Bismillah, Selametle inşaalah, Refahla maşallah, Faziletle Elhamdulillah, Saadete ulaşanlara selam olsun. Demişizdir…



Refah Partisi kapatıldığı zaman büyük tarihi olaylar karşısında bu hadise bir toz kadar küçük kalır sözümüzü hatırlıyorsunuz. Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.



Milli Görüş 5 tane büyük hizmet yapmıştır 40 senede;

Şimdi iki tane muhteşem hizmet yapacağız. Mimar Sinan Süleymaniye’den sonra Selimiye’yi yapıyor.



Çağ açıp çağ kapatan, çığır açan hamleler yapılmıştır.



1.Biz milleti temsil ediyoruz milletin kendisi biziz.  Milli Görüş var millet var, yoksa yok. Diğerleri taklitçidir.
2.Biz milletin kuruluş ağacının tohumuyuz. Kurtuluş bizdedir. Bizim zihniyetimizle millet kurtulacaktır. Çınar ağacı gibi yepyeni bir medeniyet meydana getirmek
3.Uygulamadaki gayri milli tahribatı engelliyoruz . Bu AKP çoktan her şeyi vermişti ve İsrail’e vilayet olmuştu
4.Haim Nahum  doktrinini biz engelliyoruz. 3-5 milli kırıntı
5.Her şeyi aslına çekiyoruz. Milli Görüş Türkiye’yi aslına, kendi özbenliğine çekiyor. AKP’ye verilen oylar Saadete veriyoruz diye verilen oylardır. Millet bizi arıyor ama göremiyor, bizi zannederek AKP’ye oy veriyor. Bu noktaya nereden gelindi. “40 senede Türkiye nasıl değişti” kitabı, büyük değişikliği yapacak bir şekilde göstermektedir.


Bu hizmetler yetmiyor 2 hizmet bekliyor

Ø  Yeniden büyük Türkiye

Ø  Yeni bir dünya



Yeniden büyük Türkiye
Ø  Doğalgaz boru hatları

Ø  Petrol boru hatları

Ø  Hidroelektrik santraller

Ø  Termik santraller

Ø  Nükleer santraller iki tane maliyeti çok ucuz

Ø  Oto yollar yüksek kaliteli yollar çift yollar gidiş geliş yollar

Ø  Tran – Bakü oto yolu yüksek standartta halkları birbirine bağlayan .

Ø  Boğaz geçişleri tüp geçişler RP 54. hükümet döneminde planlanmıştır.

Ø  Hızlı tren, Ank-İst, Ank-Konya, havaalanları Tunceli’de havaalanı

Ø  5 serbest bölge her biri Singapur

Ø  Her ile OSB yapılacak, Ankara’ya 4 adet



Bu yatırımların toplamı 120 milyar dolardır. Bizim bir senede ödediğimiz faizle yeniden büyük Türkiye’yi kurabilirsiziniz. Bu projeler bizi bekliyor mevcut zihniyetler bunu yapamaz…



Milli Görüş’ün çığır açan, yolu parçalayıp yeni istikamette farklı yol açan hizmetleri sayılamayacak kadar çoktur.



1.Büyük Kıbrıs zaferi
2.Manevi kalkınma planı hazırladık. 4. beş yıllık planda Meclise verdik. Ecevit geri çekti Türkiye’yi uçuruma soktu
3.İmam Hatip Okulu 600  adet,
4.Türkiye İslam Bankasına üye atadı.
5.Ağır sanayi hamlesi yaptık,
6.Otoyollar, sanayi yolları, İtalyayla anlaştık, ortağımız bizi kıskandı. 15 senede yatırım borcu yollardaki otel kârı ile ödenecekti. Fırsatlar kaçırılmıştır.
7.Türkiye-İran arasında doların kulanılmasına son verdik.
8.100 alana 212 verildi. Zamlar memura bir defada %50, bağkurluya % 300, Dul ve yetim aylıklarına %1000 artış sağlandı.
9.Havuz sistemi kuruldu.
10.Denk bütçe yapıldı
11.Böylelikle 37 milyar toplandı
12.Çekiç güç yurtdışına gönderildi
13.IMF evine gönderildi
14.Irak boru hattı açıldı
15.Yeni bir dünya D8 çalışmaları yapıldı
16.En başarılı hükümet 54. hükümet olduğu rakamlarla ortada


Yeni bir Dünya’nın D8, D60, D160 ların kurulması ikinci bir işimiz,

Ø  Ezilenler sömürülen bir milyar insan için Saadet dünyası kurmak lazım
Ø  Siyonizm laftan anlamaz teknik üstünlükle diz çöktürülmesi gerekir.



Basel konferansı
Diyaloglar ve din bahçeleri İslam’ı ortadan kaldırmanın parçalarıdır. Emanuel Karasu Selanik’e yerleşmiş ve Osmanlı’yı yıkmıştır.



5 sene Birinci Cihan Harbi İsrail kurulmasın diye yapıldı, ve biz İsrail’in kurulmasını önledik. Lozan anlaşması ile Lloyd George Klemenso anlaşmayı imzalamadı. İnönü Haim Nahum’u Türk delegesi olarak gönderdi. Nahum:Ben Mısır baş hahamıyım. Bizim mürşitler heyetinin kararını tebliğ için geldim. Başarılı olamadık. Selçuklu ve Osmanlı’da iman var yenemiyoruz. Büyük İsrail topraklarını alabilmiş değiliz. Metodumuzu değiştirelim. Harp yoluyla değil, yumuşak lokma metoduna geçelim. Türkiye’yi işsiz bırakalım, borçlu bırakalım, dininden uzaklaştıralım, yumuşak lokma politikası ile yutalım. AKP bunun için başa getirildi. ve Haim Nahum dokrini uygulanıyor.



Kriz bahane edilerek 2.5 milyon ilave işsiz yapıldı. IMF, Avrupa, herkes çöplükte yiyecek arıyor. Kimsenin karnı doymuyor. Borca dayalı para istemi ile istikbalimizi sattık, 500 milyar dolar borç altına girdik. Kimse banka kartının borcunu ödeyemiyor.



Halkı dinden uzaklaştırın diyor. Dinler bahçesi, diyalog ve medeniyetler arası görüşmeler işbirlikçi planın parçasıdır.



Bölün diyor. Kürt meselesi nereden çıkıyor. 75 milyon Müslümanız, Kürt Meselesi yoktur. Biz kardeşiz. Kur’an-ı Kerim’de “Sizleri ayrı ayrı soydan yardımlaşasınız ve muhabbetiniz artsın diye yarattık diyor. Tekebbür edesiniz diye değil”. Siyonizm kurcalıya kurcalıya emrediyor. Kürtçülük diye bir şey çıkartıp çatışma ve yumuşak lokma haline getirmek istiyor. Türkiye ortak pazara İsrail’le birlikte girecek ve Türkiye İsrail’le tek devlet olacak. AB büyüdü kısımlara ayrılacak, Türkiye İsrail’in vilayeti olacak. Adım adım uygulanıyor. Bugünkü AKP bunları yapıyor. Sorulunca da milleti aldatıyorlar, ‘biz de milli görüşçüyüz, bizi de hoca kurdu’ diyorlar.



Avrupa ile terakki edeceğiz diyor… Avrupalı yüzünü yıkamasını bilmez. Tuvaletten girdiği gibi çıkar. Ecdat, temizlik ve taharet ilmin başıdır diyor. Akla uygun inanış İslam’la insanlığa gelmiştir. İslam medeniyetini bırakacağız Avrupa medeniyetine gireceğiz demekten daha büyük akılsızlık olamaz. Bu millet uçurumdan aşağı gidiyordu. Trenden atlayıp tekrar uçuruma giden Avrupa hayranı, siyonizmin uşağı bu insanlar hiçbirşey yapamazlar ve bunlardan hayır gelmez.



AKP bizim çocuklarımız ne yapacaklarını biliyoruz.  Milli görüş gömleğini çıkartılar çıplak kaldılar. Nereye gidiyorlar. One minute dedi arkasından özür diledi. Farkında değil Yahudiye hizmet ediyor. Gitmez, yürümez! Faizci nizamla bir yere varılmaz. Daha çok oy alıyorlar ne ifade eder. Aldı da ne oldu. Arkası ne geliyor. Hesap sorulmaya başlandığı zaman Van’dan İskenderun’a kadar İsrail’e 50 yıllık mayınlı arazilerin verilmesi için kanun düzenlenmesi, zina suç olmaz diye kanun, Irak’ta 5 milyon inansın hesabını vermek mümkün mü? Şefkatle bir büyük olarak söylüyorum yanlış yoldasınız. Avrupa peşinden hayır gelmez biz tarihin en şerefli milletiyiz, aslımıza geri dönmemiz lazım.







3 Eylül 2011 Cumartesi

ERBAKAN HOCA


* Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.* Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur.. * Müslüman, hakkın hakimiyeti için ‘motor’, Şerrin yok olması için ‘fren’ olma görevlisidir.... * Hakk’ı üstün tutmak her zaman saadet getirir.. * Milli Görüş; Bu milletin inancıdır, tarihidir, kimliğidir, ruh köküdür. * İman varsa imkan da vardır.* Bir çiçekle bahar olmaz. Ama! Her bahar bir çiçekle başlar. * Irak’ta ölen bir tek çocuğun vebalini, yedi sülaleniz alnını secdeden kaldırmasa da ödeyemeyecektir..* Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN

2 Eylül 2011 Cuma

NEDEN MİLLİ GÖRÜŞ?

Hedefimiz;




"Yaşanabilir Bir Türkiye"





"Yeniden Büyük Türkiye"





"Yeni Bir Dünya" dır.





Adalete dayalı bir dünya...





Bizler ülkemizde görünürde atılan bir takım adımların ve gelişmelerin

arka planında ülkemizin ve içinde yaşadığımız bölgenin çok ciddi

problemlerle karşı karşıya bulunduğunu ve dünyanın adım adım bir kaosa

sürüklendiğini görüyoruz.





Bazı kapıların aralanmasına imkan verilirken, karşılığında üstesinden

gelinmesi mümkün olmayan taahhütlerin altına girildiğinden

endişeliyiz.





Başörtüsü problemi çözülürken, ahlaki dejenerasyonun derinleştiğine,

aile yapımızın çökertildiğine şahit oluyoruz.





Sanal alemde bir takım müspet ekonomik göstergelerin arka planında

gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderek arttığına, ülkemizi

güçlendirecek köklü ve büyük yatırımların yapılmadığına, stratejik

tesislerin tamamına yakınının yabancılara satıldığına, bankacılık ve

sigorta sektöründe yabancı sermaye payının hakim hale geldiğine, tarım

ve hayvancılığın can çekiştiğine şahit oluyoruz.





Bütün bu gelişmelerin bir kriz anında neye mal olacağının hiç

düşünülmediğine, üst perdeden verilen beyanatlarla her şeyin tersyüz

edilerek kamuoyunun aldatıldığını görüyoruz. Bütün bunlara ilaveten,

medya organlarının hızla tekelleşmesi, hatta yabancılaşması

neticesinde, halkımızın doğru bilgi edinme imkanının nasıl

kısıtlandığını engellendiğini görüyor ve halkımızı uyandırmak için çok

hızlı hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz.





Bizler biliyoruz ki, burada zikrettiğimiz ve etmediğimiz bütün

problemlerin üstesinden gelmek Milli Görüş'ün iktidar olmasıyla

mümkündür.





Milli Görüş'ün tek partisi vardır o da Saadet Partisidir.





Saadet Partisi'nin dışındaki partiler az veya çok birbirlerine

benzerler. Hepsi batı taklitçisidir, kapitalist veya sosyalist

zihniyetlere benzer politikalar izlerler. Aralarındaki farklar

sun'idir.





Bunlara ekonomi nasıl düzelir diye bir soru yönelttiğinizde, her biri

faiz oranlarını nasıl arttırıp azaltacaklarını, hangi vergileri

kaldırıp hangileri artıracaklarını veya ihdas edeceklerini, borçlanma

politikalarını tartışırlar.





Siz bunlardan "Kendi gücüyle kalkınma", 'Ekonomik bağımsızlık",

Türkiye'mizi gerçek manada kalkındıracak veya güçlendirecek ileri

teknoloji yatırımlarını, "Denk Bütçe"yi, "Gelir Dağılımında adaleti",

asgari ücretin ve taban fiyatlarının belli bir seviyeye nasıl

getirileceğini, faizsiz ve sömürüye açık olmayan bir ekonomik sistemi

hiç mi hiç duymazsınız.





Üstelik, bunlardan bahsedenleri hayalcilikle itham ederler. Zahmet

edip son 35 yıllık geçmişimizi hiç araştırmazlar.





Onlar 1970'lerdeki MSP koalisyonları zamanında yapılan "Ağır, yaygın

ve süratli kalkınma" hamlelerini, "tarımdaki müthiş sıçramayı", Kıbrıs

zaferinin ardından uygulanan ambargoya rağmen nasıl yürütüldüğünü

hatırlamak veya araştırmak istemezler. Yine onlar 1996-97 Refahyol

hükümetinin "Havuz sistemi" ile borçlanmayı durdurarak enflasyonu çok

kısa bir zamanda nasıl düşürdüğünü, memur maaşlarını 6 ayda yüzde 130,

Bağkur emeklilerinin maaşlarını ise yüzde 1000 artırırken, pancara,

buğdaya, fındığa verdiği yüksek taban fiyatlarıyla çiftçiye sahip

çıkarken nasıl denk bütçe yapılabildiğini hiç mi hiç öğrenmek

istemezler.





Adalete dayalı yeni bir dünya düzeninin kurulabilmesi için, o bir

yıllık sürede D-8'lerin nasıl kurulabildiğini düşünmek bile

istemezler.











Biraz önce de ifade ettiğim gibi, bizler elbette, atılan bir takım

müspet adımları yok sayamayız. Ancak bu adımların dertlerimizi kökten

çözmeye yeterli olmadığını; hatta arka planda dertlerimizin

derinleştiğini görüyoruz.





Son 8-9 yılda Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de işlenen insanlık

suçlarına nasıl seyirci kalındığını, hatta nasıl desteklendiğini

görüyoruz.





Bir taraftan, "one minute" denilirken, öte yandan aynı İsrail'le

ekonomik münasebetlerin nasıl geliştirildiğine şahit oluyoruz.





AB, Türkiye'ye karşı olumsuz tavrını sürdürürken, Türkiye'nin bu

bağları güçlendirmek için sürekli tavizler verdiğine şahit oluyor,

fakat D-8'lerin canlandırılmasının sözünün bile edilmediğini

görüyoruz.





Bu misalleri daha fazla uzatmak istemiyorum.

Biliyoruz ki, başta ırkçı emperyalistler olmak üzere, dış güçler

Türkiye'nin güçlü ve tam bağımsız bir ülke olmasını istemiyorlar.

Bunun için her yola başvurmaktan çekinmiyorlar.





Asırlardır geliştirdikleri sofistike usullerle, yeri geldiğinde,

hasımlarını bile kendi emellerine alet edebiliyorlar.





Bu sebeple bizler uyanık olmak, bizi asırlarca üstün kılan temel

değerlerimize sarılmak mecburiyetindeyiz.





İşte biz bu temel değerlerin bütününe Milli Görüş diyoruz. Bunun için

Milli Görüş'e ihtiyaç olduğuna inanıyoruz.

Bir defa daha belirtmek istiyorum ki, Milli Görüş'ün tek temsilcisi

Saadet Partisi'dir.



''Türkiye'nin sanayileşmesi davası ana davamızdır. Milli,güçlü,süratli ve yaygın kalkınma mutlaka gerçekleştirilecektir. Bu hamlemizi hiç bir bahane,hiçbir zihniyet,hiç bir tutum engelliyemiyecek ve geciktiremiyecektir.Milletimiz bu hamleyi istemektedir ve yapacak imkanlara sahiptir. Milletimizin bu arzusunu yerine getireceğiz. Yeniden Büyük Türkiye idali mutlaka gerçekleştirilecektir,İnşallah!'' ''Türkiye'de fabrikaların yalnız iki-üç ilde toplanmış olması doğru değildir.Biz bu dengesizlikleri gidermeyi vazife biliyoruz. Yurdumuzu bütünüyle kalkındırmak hedefimizdir. Bunun için biz ''HER İLE FABRİKA KURACAĞIZ.'' Uçağımızı,tankımızı kendimiz yapacağız.Milli Harp Sanayimizi kurmakta kararlıyız.'' ''Hedefimize sadece fabrikalar açmak, Tesisleri kurmaktan ibaret değil, Fabrikaları kurabilen EN İLERİ TEKNOLOJİYİ bilen, takip eden ve daha da geliştirebilen MÜHENDİSLİK BÜROLARINA-TEKNİK ERKAN'I HARBİYEYE -MÜHENDİS-TEKNİSYEN ve SANAATKAR KADROLARINA SAHİP OLMAK ta ANA HEDEFİMİZDİR.'' ''Türkiye sadece KENDİ TESİSLERİNİ KENDİSİ KURAN bir ülke olmakla iktifa etmeyecek, dış ülkelere, KARDEŞ MÜSLÜMAN ÜLKELERE'de FABRİKA KURAN bir ülke haline gelecektir.'' ''BU KALKINMAMIZ MÜSTEMLEKE TİPİ KALKINMA DEĞİL, LİDER ÜLKE TÜRKİYE KALKINMASIDIR.'' 


Prof.Dr.Necmeddin ERBAKAN Refah Partisi Genel Başkanı








MİLLETİN GÖRÜŞÜ


Adaleti tesis etmenin temel şartı Hakkı üstün tutan bir zihniyete sahip olmaktır. Kuvveti üstün tutan zihniyetler adalet tesis edemezler . TBMM Meclis Kürsüsü Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN
TV5HABER